Avrupa'nın ünlü sanat merkezilerinden birinde, çocuğun biri, vitrinde çok
hoş bir tablo görür. Tablonun bedeli oldukça yüksektir. Çocuk bu tabloyu bir sonraki sene abisinin doğum gününe almayı ister ve bir iş bulup kıt kanaat geçinerek biriktirdiği tüm para ile mağazaya gider.
Şanslıdır, tablo hala satılmamıştır. İçeri girer, tabloyu bir süre yakından
izledikten sonra resmi yapan sanatçıyı bulur ve; "Abimin doğum günü için bu
resmi satın almak istiyorum, tüm param da bu kadar" der.
Ressam bir süre düşündükten sonra resmi paketler ve çocuğa satar. Çocuk
paketini alır ve teşekkür ederek çıkar.Mağazada adamın arkadaşları da vardır
ve şaşkın şaşkın sorarlar: "Sen ne yaptın, o resmin değeri milyonlar ederdi.
Neden bu kadar düşük bir rakama sattın?"
Ressam cevap verir: "Evet, ben bu resme milyonlarını verecek bir sürü insan
bulabilirdim, ancak tüm servetini bu resme verecek kaç kişi bulabilirdim?..."
Sözün Özü: Günümüzde insanlar her şeyin fiyatını biliyor, fakat hiçbir şeyin
değerini bilmiyorlar.
II. Kıssa
Hz.Ali'nin ağabeyi Cafer b. Ebu Talib'in oğlu Abdullah, sıcak bir günde, bir
kabilenin hurmalığına inmişti. Abdullah burada dinlenirken, hurmalıkta çalışan köleye, yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü.
Adam ekmeklerden birini ağzına götürmek üzereydi ki, birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi.
Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı. Köpek ekmeği derhal yedi. Köle
ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü.
Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi. Kalkıp, yeniden işine
dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah, yaklaşıp sordu:
Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı. Köpek ekmeği derhal yedi. Köle
ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü.
Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi. Kalkıp, yeniden işine
dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah, yaklaşıp sordu:
- "Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı?" Köle sıkılarak cevap verdi:
- "İşte bu üç parça ekmek."
- "O halde neden kendine hiç ayırmadın?"
- "Baktım ki, hayvan çok aç. O halde bırakmak istemedim."
- "Peki sen ne yiyeceksin şimdi?"
- "Oruç tutacağım."
Bunun üzerine, Abdullah b. Cafer, köleden sahibini, evinin nerede olduğunu
sordu. Sonra da gidip adamdan bu hurmalığı içindeki köleyle birlikte satın
aldı. Sonra döndü, köleye bu tarlayı ve onu sahibinden satın aldığını
söyledi ve ekledi:
"Seni azad ediyorum. Bu hurmalığı da sana hediye ediyorum." Cömertliğiyle
meşhur Abdullah b. Cafer, kendisinden daha cömert birini tanıyıp tanımadığı
sorulduğunda, bu olayı anlatır ve: "Ama o köpeğe topu topu üç parça ekmek
vermiş; sense ona koskoca bir hurmalığı ve hürriyetini vermişsin"
dediklerinde, şu karşılığı verirdi: "Ama o elindeki herşeyi verdi; ben ise
elimdekinin bir kısmını...
OYUN BİTİNCE ŞAH DA, PİYONDA AYNI KUTUYA KONUR......
- "İşte bu üç parça ekmek."
- "O halde neden kendine hiç ayırmadın?"
- "Baktım ki, hayvan çok aç. O halde bırakmak istemedim."
- "Peki sen ne yiyeceksin şimdi?"
- "Oruç tutacağım."
Bunun üzerine, Abdullah b. Cafer, köleden sahibini, evinin nerede olduğunu
sordu. Sonra da gidip adamdan bu hurmalığı içindeki köleyle birlikte satın
aldı. Sonra döndü, köleye bu tarlayı ve onu sahibinden satın aldığını
söyledi ve ekledi:
"Seni azad ediyorum. Bu hurmalığı da sana hediye ediyorum." Cömertliğiyle
meşhur Abdullah b. Cafer, kendisinden daha cömert birini tanıyıp tanımadığı
sorulduğunda, bu olayı anlatır ve: "Ama o köpeğe topu topu üç parça ekmek
vermiş; sense ona koskoca bir hurmalığı ve hürriyetini vermişsin"
dediklerinde, şu karşılığı verirdi: "Ama o elindeki herşeyi verdi; ben ise
elimdekinin bir kısmını...
OYUN BİTİNCE ŞAH DA, PİYONDA AYNI KUTUYA KONUR......
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder